"İyi ki yapmışım"

Beslenmenin hayatın içinden olduğunu bir kez daha anlamamı sağlayan bir olayla karşılaştım bu hafta. Danışanım ile geçen bir sohbetin yansımasıydı hissettiğim bu aydınlanma hissi. Perşembe günü bir mesaj aldım. Mesajda bir belgesel izledim ve neden kilolu olduğumu çözdüm diyordu. Çok şaşırdım önce ah dedim harika. Bu belgeseli ben de izlemeli idim. Danışanımın fark ettiğini ben de görmek istiyordum. 

Cuma günü akşamı belgeseli izlemeye karar verdim. O akşam güzel bir kırmızı biber dolması yemiştim. Tadı harikaydı hem de çok özlemiştim. Sonrasında birkaç saat daha çalışıp dokuz gibi belgesele oturdum. Belgeseli çok dikkatli izliyordum. Ama bir baktım belgeselin sonuna gelmişiz ve benim aklımda yemekle beslenme ile ilgili danışanımın söylediği hiçbir şey yok. Çok şaşırdım çünkü nasıl olurdu çok somut bir şey söylemişti danışanım. 

Danışanımın sözleri: 'Beni çocukken kimse görmezdi. Hep çok sessiz sakin sorun çıkarmayan biri oldum. Yıllarca kilo alarak aslında "beni görün" demişim. Metin Akpınar da hep kendini göstermeye çalışan bir insanmış. Ben de bunu kilo alarak yapmışım ama farkında değilmişim.'

Benim danışanımın yukarıdaki söylediklerini kaçırmam imkansız diye düşündüm. Ama kaçırdım  ve belgeseli izlerken Metin Akpınar'ın kendini göstermek istediğini hiç anlamadım. 

Sizce ne olmuştu! Ben neden görememiştim!

Bu konuya tekrar geleceğim ama gelin biraz bu belgeselin içeriğinden bahsedeyim size. Usta tiyatro oyuncusu Metin Akpınar'ın hayatını izleyicilerle buluşturan harika bir yaşam belgeseli. İnsanların hayatlarını izlemeyi ve okumayı çok severim. Bu belgeselde beni yanıltmadı ve harika iki saat geçirmemi sağladı. Metin Akpınar hayatı boyunca hem çok denemiş hem de pes etmemiş bir insandı. 


Belgesel de hepimizi düşündürecek ve bu yazınında ilhamı kendimizi tanımanın öneminden bahsediyordu. “Kendini tanımazsan insanlara ne yapabilirsin ki? Malzeme önce sensin. Önce seni çözeceksin, seninle barışacaksın. Ya da kavga edeceksin. Seni tanıyacaksın… ki başkalarını da tanıyasın.” 

Aklımda birden danışanım söyledikleri ve benim kendimle olan ilişkim geldi. O bu belgeselle kendini çözme yolculuğunda harika bir adım  atmıştı. Ama benim kendimle ilgili çözmem gereken başka bir şey vardı. İzlerken kendime yakın bulduğum ve  ben de böyle yapıyorum dediğim bir nokta vardı. Çok düşünürdüm, bütün davranışlarımı gün sonunda tek tek analiz eder. Kendimi çok fazla eleştirirdim. Bazen yapıcı bazen de çok kırıcı olabiliyordum kendime karşı. Ben kendime ünlü tiyatro oyuncusunun hayatından bunu almıştım. Huysuz bir yaşlı oldum diyordu. Bilge bir yaşlı olamadım. Kabullenmek ve kendimle bu kadar kavga etmezsem hayatı daha huzurlu yaşayacağımı ve daha ton ton bir yaşlı olabileceğimi düşündüm. Huysuz bir yaşlı olmak istemiyordum. 

Aslında hepimiz farklı duyuyor farklı görüyoruz. Aynı resme bakıp farklı yorumlar yapmak gibi aynı belgeseli izleyip farklı çıkarımlar yapıyoruz. Bu belgeseli danışanım değilde ben izleseydim belki ona önermek aklıma gelmeyecek ve o da kendi beslenme ile olan ilişkisinin nedenini keşfetmeyecekti.

Damla Ömür Tantekin'in blog yazısına denk geldim bunların üzerine.. O da çok güzel hissetmişti izlerken. Oğuz Atay'ın sözünü kendi yorumuyla harmanlayarak eklemişti. Yazının sonunda soruyordu 'Bugün ne yapmalıyım? '.Cevap olarak da ekliyordu  'kendini çözmeyen kişi, kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.' diye. 

Ben de işin özü olarak tam da böyle düşünüyorum.  Beslenme tam hayatımızın ortasında, ağlamalarım, sevinçlerim, üzüntülerim, yasım, çocukluğum, annemle ilişkim, babamın yemek masasında yaptıkları, kardeşlerim, arkadaşlarım, sevgilim, okulum, aşklarım, ayrılıklarım aklınıza gelebilecek her şey de bir tutam var. 

İyileşmek, senelerdir aradığınız nedeni belgeselde bulmaktır bazen. Başkasından yardım beklerken kendinize dönüp bakabilmektir. 

İyi seyirler.. 

Hatice.